HIV Aşısı Neden Bulunamıyor?

HIV aşısının neden bulunmadığını anlamak için öncelikle HIV hakkında biraz bilgi sahibi olmak gerekiyor. Aşağıda HIV-1 genomunu görmektesiniz. HIV-1 genomunda LTR promotoru tarafından kodlanan 9 gen bulunmaktadır. Bu genler viral proteinleri üreterek HIV’in insan genomuna entegrasyonundan patogenezine kadar bir çok olayda görev almaktadır. HIV virüsü kovalent olmayan şekilde birbirine bağlanmış 2 tane pozitif sense ve tek zincirli RNA ipliğinden oluşmaktadır. Tek zincirli RNA molekülü p7 denilen nükleokapsit proteinlerine, virionun gelişmesi için gerekli enzimlere (örneğin: ters transkriptaz ve integraz) sıkıca bağlanmıştır. Nükleokapsit genomik RNA’nın nükleazlar tarafından yıkılması karşısında virüsü korur. Viral protein 17 kapsidi çevreler ve virion partiküllerinin entegrasyonunda görev alır. Virüsün zarında ise gp120, gp41 gibi konak hücreye bağlanma girmede rol oynayan glikoproteinler vardır. Bu iki protein sadece virüsün yüzeyinde ifade olabilmektedir. Bir çok HIV aşısı da bu proteinleri hedeflemektedir.

(Kaynak: Wikipedia)

Konumuza başlamadan önce şunu bilmekte fayda var: HIV virüsü diğer virüslerden biraz farklı. Örneğin Hepatit C virüsü de RNA virüsüdür. Ancak kendisini konağın genomuna entegre etmez, sadece sitoplazmada kalır. Ancak HIV kendisini konağın genomuna entegre eder.

HIV’i önlemek için şimdiye kadar farklı stratejiler geliştirilmiştir: Bunlardan birincisi maruziyet sonrası proflaksi (PEP). Bunun haricinde ise RV144 nötralize eden antikor olarak bulunması. RV144 proteinleri HIV tarafından enfekte olan herkesin üretmediği, ancak vücut tarafından üretilen bir proteindir. RV144 büyük çoğunluktaki HIV suşlarını nötralize edebilmektedir. Peki RV144 HIV’i önlemede kullanılabilir mi? Bunun çalışmaları halen yapılmakta.

Ancak aşı geliştirmek oldukça zor, çünkü HIV virüsü oyunu bizim bildiğimiz kurallara göre oynamıyor. Aşıların oluşturulmasında temel prensip şu şekilde: Zayıflatılmış ya da inaktif virüsler (ya da bakteriler) vücuda verilmekte. Bu şekilde vücutta yapay olarak mikroplar tarafından atak yapılıp immün sistemdeki B hücrelerinin antikorlar üreterek patojenleri nötralize etmesi ya da T hücrelerinin enfekte hücreleri elimine etmesi ya da diğer bağışıklık sistemi hücrelerini çağırması ve immün sistemin aktive olması sağlanmaktadır. Enfeksiyon temizlendikten sonra T ve B bellek hücreleri artık bu patojenlerle savaşmayı öğrenmişlerdir ve oluşan enfeksiyona karşı hızlıca yanıt verebilirler. Bu strateji kulağa güzel görünse de HIV için bu şekilde işlemiyor. HIV virüsü sürekli kendisini ve yapısını değiştiren bir virüs. Yani mutasyona çok kolay uğruyor. Aynı zamanda kendini konağın genomuna entegre ederek yeniden aktive olana kadar saklamayı çok güzel bir şekilde başarıyor. HIV virüsü kendini çoğaltmaya başlar başlamaz latent rezervuarları immün sistemden saklanmaya başlıyor, bu yüzden bağışıklık sistemi virüsü görmüyor.

Kaynaklar

Harris, J. E. (2009). Why we don’t have an HIV vaccine, and how we can develop one. Health Affairs, 28(6), 1642-1654.
https://tonic.vice.com/en_us/article/wjjpez/why-is-the-hiv-vaccine-taking-so-long
Caglar Cil hakkında
Türkiye'nin kendimce en güzel şehirlerinden birinde, Denizli'de, dünyaya geldim. Liseyi Denizli Anadolu Lisesi'nde okudum. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Moleküler Biyoloji ve Genetik mezunuyum. Glasgow Üniversitesi'nde İmmunoloji ve Enflamatuvar Hastalıklar üzerine yüksek lisansımı burslu olarak yaptım. Lisans hayatım boyunca Lodz Üniversitesi, Göteborg Üniversitesi ve Toronto Üniversitesi'nde araştırmalara katıldım. Bu çalışmalar sonucunda Cardiovascular Research ve Journal of Dental Research'te yayınlanan çalışmalarımız var. Öykü yazmayı seviyorum. Öykü Fanzin'de yayınlanan öyküm ve İYTE'de almış olduğum bir "birincilik" bir de "ikincilik" ödülüm var. Almanca öğreniyorum, İngilizce konuşabiliyorum, keman çalmayı öğreniyorum. Amacım Türkiye okuyucusuna bilimi sevdirmek, zaman buldukça eğlencesine bilimsel haberleri paylaşmak.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*